KiSkAncLiK

 

KISKANÇLIK

Ask; insanlarda "sahip olma" duygusu dogurur; sevdali esler birbirlerine "ait olduklarini" hisseder ve düsünürler. Böyle çiftler için cinsel birlesme de bir sahip olma eylemidir; sevisme sirasinda en çok kullandiklari ask sözcükleri; "benimsin", "seninim" dir. Eslerinin bir baskasiyla duygusal ya da cinsel bir iliskiye girmesi, onlara mülkiyet haklarinin ihlal edilmesi gibi gelir.Sevgi ve askin en önemli yönleri; kabullenme, saygi duyma, takdir etme ve hayran olma'dir. Basarili evlilikler konusunda yapilan bir ankette birisi " Insanin evi, utanmadan zayifliklarini ortaya koyabildigi, garipsenme korkusu duymadan övünebildigi, asagilanmadan yanlis yapabildigi yerdir" demis. Kisaca, evinde ve evlilik iliskilerinde oldugu gibi kabul edildigini söylemek istemistir.Insanlari olduklari gibi kabul etmek; dogal olarak eksikliklerini görmemek anlamina gelmez. Aksine bunlarin bilincinde olmak ve kabul etmek anlamina gelir. Ask iliskisinde insan "kisilik zirhlarini" terkeder ama bir sartla: eslerinin kendilerini olduklari gibi kabul edeceklerine inanirlarsa. Esini belli bir kaliba sokma istegi ask degil sahip olma tutkusudur. Ask, insanin karsisindakini idealine tipatip uymasa da her yönüyle kabul etmesi demektir. Esler ilk kez sevisecekleri zaman, birbirlerinin karsisinda soyunmakta çekingenlik gösterirler.Bunun nedeni, karsilarindaki kisinin fiziki güzellik açisindan düs kirikligina ugramasi korkusudur. Oysa gerçek ask bu konuda da, bir benimsemeyi gerektirir. Filozof Ortegay Gasset bu konuda söyle diyecek kadar ileri gitmistir.


"Ask, bize karsi olan tutumundan bagimsiz olarak, karsindakini benimsemektir." Bu dinsel ya da romantik bir ask tanimidir. Sövalyenin sevgilisinin ilgisizligine ragmen duydugu ask, ya da yasami boyunca aci ve yoksulluk çekmesine ragmen insanin tanriya duydugu ask gibi. Ama romantik ya da dinsel yanlari olmasada gerçek ask benimsemeyi içerir. Iste bu benimseme ilk sahip olma tutkusu arasindaki farktir ki, asktan kiskançliga giren yolu açar. Insanlar birbirlerini mülkleri olarak görmeseler de, hatta bu düsünceye teorik olarak karsi çiksalar da , sonuçta kiskançlik ve mutsuzluga dönüsen bu tutkuyu çogu hiç olmazsa bir dönem yasamistir. Sahiplenme, kaçinilmaz olarak kiskançligi da beraberinde getirir. Kuskusuz, modern toplumlarda ve modern iliskiler içinde hiç kimse, bir baskasini kendi mülkiyeti olarak göremez.

Ne var ki, bir çok insan, kafasiyla bu görüse katildigi halde, yüreginde kiskançlik denilen o yikici duyguyu hssetmistir. Kiskançlik, mantikla açiklanabilecek veya giderilebilecek bir duygu degildir. Yine de tek çözüm, kiskançliga kapilan kisinin esiyle bütün iliskisini basindan itibaren gözden geçirmesi, aksayan ve üçüncü bir kisiye gerek duyulmasina yol açan yönlerini arastirmasidir. Eger esiyle bagi, onarilmayacak ölçüde parçalanmis, kopmussa, iliskiyi zorlamaninanlami yoktur. Kaybedilmis bir askin yerini kolayca yikici bir kiskançlik ve nefret duygusu doldurabilir. Bu, iki taraf içinde ruh sagligi yönünen iyi olmaz. Bütün çaglarda ve ataerkil ailenin egemen oldugu bütün toplumlarda, evlilik sirasinda baska bir insanla cinsel iliski, evlilik öncesi cinsel iliskiden daha büyük bir suç sayilmistir. Bunun nedeni, evlilik disi cinsel iliskinin ailenin ve özellikle çocuk bakiminin güvenligini tehlikeye atmasidir. Yine de çogu toplumlar, erkegin "çapkinliklarina" belli bir hosgörüyle bakabilmislerdir; buna karsilik, kadinin evlilik disi iliskilerine "fahiselik" damgasini yapistirmayan pek az toplum vardir. Buna gerekçe olarak, erkegin karisindan olan çocuklarin kendi dölünden geldiginden emin olma zorunlulugu gösterilmistir: eger, çocuk kocadan degil de kadinin asigindan olmussa, miras ve onunla birlikte bütün bir mülkiyet düzeni sarsilmis olacaktir. Ancak, böyle bir gerekçe, etkin dogum kontrolu yöntemleriyle birlikte eski inandiriciligini ve geçerliligini yitirmistir: artik kadin, çocuk yapmadan da, bir baska erkekle iliski kurabilme olanagina sahiptir.


ABD'li cinsel bilimci Alfred Kinsey, 1948 ve 1953 yilinda yayimladigi "Erkegin Cinsel Tepkisi" ve "Kadinin Cinsel Tepkisi" adli arastirmalarinda, erkek ve kadinlarin evlilik disi iliskileri konusunda bazi istatistiklere yer vermistir. Bu istatistiklere göre Amerikan toplumunda erkeklerin yüzde 50'si evlilik disi cinsel iliski kurmaktadir. Ayrica, sosyoekonomik düzeyi daha yüksek erkekler, evliliklerinin ilk yillarinda degil, daha sonraki yillarinda evlilik disi sekse yönelirken, daha düsük gelir gruplarinda ve düsük sosyoekonomik düzeylerdeki erkekler evlilik disi iliskilerini gençlik yillarinda yasamakta ve evliliklerinin ilerlemesiyle birlikte bu tür iliskilerden kaçinma egilimi içine girmektedirler. Kadinlarin evlilik disi iliskileri ise, gelire ve sosyoekonomik düzeye göre önemli bir farklilik göstermemektedir. Bulgulara göre, Amerikali kadinlarin yüzde 3'ü, 20 yaslarindayken evlilik disi seksi yasamakta, 30 yaslarina gelince bu oran büyük ölçüde artmaktadir. Bunun bir nedeni, kadinin cinsel dürtülerinin erkeginkinden daha geç gelismesi olabilir. Bir baska neden de, 30 yaslarindaki kadinin çocuklariyla olan baginin bir ölçüde zayiflamasidir.

Ama en önemli neden, hiç kuskusuz kadinin evlilik yasaminda ruhsal ve cinsel doyumu bulamamasidir: çogu kadinlar, artik kocalarindan göremedikleri ilgi ve sevgiyi yeniden bulmak için baska asiklara yöneldiklerini bildirmislerdir.Kinsey'in arastirmasinda evlilik disi iliski kurmus kadinlarin yüzde 42'si, kocalarindan çok asiklariyla orgazma ulastiklarini söylemislerdir; geri kalanlarin çogunlugu da arada bir fark olmadigini söylerken, ancak çok küçük bir azinlik asil cinsel doyumu kocalariyla birlikte tattiklarini bildirmislerdir. Kadinlarin evlilik disi iliski kurmasinin çok sik rastlanan diger nedenleri de, kadinin bir toplumsal statü kazanma istegi, kocanin sadakatsizligine karsi tepki, bagimsizligini ortaya koyma çabasi, sevilen ve sayilan bir erkek dostun istegini kiramamak ve yeni bir duygusal doyum ve serüven kaynagi bulma çabasidir. Arastirmaya giren kadinlarin önemli bir bölümü, evlilik disi iliskiye kocalari tarafindan tesvik edilmistir. Çogu zaman bunun nedeni, kocanin da ayni seyi yapma istegidir; kimi zaman da erkek, karisinin zaten böyle bir iliskide bulundugunu veya buna egilimli oldugunu ögrenince, bu gerçegi kabullenmekte ve izin vermektedir. Bununla birlikte, evlilik disi iliski ne kadar kabullenilmis ve esler arasinda bir anlasmaya baglanmis olursa olsun, yine de tehlikelidir, çünkü kiskançlik, mülkiyet duygusu ve utanç gibi bastirildiklari sanilan duygular aniden patlak verebilir. 

Insanlar ne kadar olgun ve gelismis olursa olsun, mülkiyet duygusunun cinsel askin bir boyutu, tatsiz ama kaçinilmaz bir boyutu oldugu kabul edilmelidir.Bu, en azindan bugün için böyledir. Asik, sevgilisinin kendisine ait oldugunu ya da kendisinin bir parçasi oldugunu düsünecektir. Bu yüzden, sevgilisinin kendisinden uzaklasmasi, ona bir hirsizlik gibi gelecek ve kisisel bütünlük ve dengesinin bozulmasina, parçalanmasina yol açacaktir. Bu, kiskançligin bir türüdür. Bir baska kiskançlik türü de güvensizlikten ve kisinin kendisiyle ilgili kuskularindan kaynaklanir. Nasil ask ve sevgi bir kisiligi güçlendirip gelistirebiliyorsa, askin yokolmasi ve sevgilinin kaçirilmasi da çok agir ruhsal sarsintilara neden olabilir. Psikiyatristlere basvuran erkek ve kadinlarin önemli bir bölümü, esleri tarafndan birakilmis yada aldatilmis kisilerdir. Bu yüzden, eger kisi hem evlilik disi iliskilere girmek hem de evliligini sürdürmek istiyorsa, son derece dikkatli hatta suskun olmak zorundadir. ABD'de ve Ingiltere'de evlilik danismanlarinin çogu, erkek ve kadinlara, evlilik disi iliskilerini eslerinden saklamalarini ögütlemektedirler; evlilik danismanlarina göre, kisinin kendi vicdanini rahatlatmak amaciyla esini sarsmasi ve evliligini bozmasi gereksiz bir "lüks"tür. 

 

Bugün 4 ziyaretçi (10 klik) Gönül Dostu burdaydı!
" Kalp Sevmekden Asla Yorulmaz " Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol